31 Aralık 2014 Çarşamba

Güle güle 2014...



2014 biterken bu yılın son gününde bir yazı yazmadan olmaz... Bir yıl daha bitiyor yepyeni bir yıl başlıyor...

2014'te çok şey yaşadık iyisiyle kötüsüyle, iyi olanlar ağır bastı.
Minik oğlum her geçen gün bize olan sevgisini daha da güzel ifade eder oldu.
Her yeni gün bizi öğrendiği yeni bir şeyle hayrete düşürdü.
Bol bol gezdik onunla, güzel anılar paylaştık.
Kimi zaman hastalandı endişe eder olduk. Yüzünün tekrar güldüğünü görünce biz de rahat bir nefes alır olduk.
Dayımız şehir değiştirdi onu özler olduk.
Çağın'ın da benim de çalışma hayatımız iyice yoğunlaştı. Haftasonları yorgun olsak da beraber güzel vakit geçirmeye çalıştık.
Asrın Borası okullu oldu.
Telefonda bizle sohbet eder, 'fotodas :) (fotoğraf)' lara bakar oldu.

Şimdi bu koskoca bir yılı geride bırakırken 2015 için umut doluyum. Sevdiklerimizin hiç eksilmediği, anılarımıza nicelerini eklediğimiz, neşemizin artarak çoğaldığı bir yıl olmasını diliyorum.

Öncelikle ailem ve herkes için hep güzellikler getir 2015...






27 Kasım 2014 Perşembe

Bizim rutin akşamlarımız...

Yoğun bir iş hayatım var, çoğu günlerde saat 5 e kadar sabrın çoktan tükenmis oluyor bile. Yorgun argın işten eve geliorm, arabayı parkediyorum. Veeee camda beni heyecanla bekleyen bir çift yeşil göz. Beni görünce seviniyor el sallıyor. Zile basıyorum apartman kapısını Kibar açıyor ve bir ses 'tiinooo' ( kim o?) o an tüm yorgunluğum kuş olup uçuyor. ' beniim' diye sesleniyorum. ' Anne delmiş' diye cevap alıyorum. Beni hemen salona arabalarının yanına çağıriyor ve başlıyor komutlar
- hadi araba oyna
- sen bunu al
- hadi kopru yap
- olmadı baraj yap
- ben ters parkediorm sen duz git
- hadi boyama yapalım....

Bu liste uzayip gidiyor. İkea'dan aldığımız masa ve 2 sandalyesi 1-2 aydır salonumuzun baş köşesinde. Oraya oturup boyama yapmaya bayılıyor. O soyluyor biz çiziyoruz. Bazen de büyük/ küçük araba çiziyor !?!
Sıkılınca elinde kitapla geliyor 'hadi bidap oku' diyor. Beraber kitap okuyoruz tabiki genelde taşıtların olduğu sayfaları. Kelime hazinesi her geçen gün artıyor. Taşıtların hepsini, örneğın: beton arabasına kadar biliyor. 
Yemek vakti geldiğinde artık mama sandalyesi yerine bizim sandalyeleri tercih ediyor. Bu durumda evde Çağın da varsa ya Çağın ya da ben ayakta yemek durumunda kalıyoruz.
İstediği yemekleri de artık açıkca belirtiyor. Erişte istediğinde eğer yemekte eriste yoksa kıyamet kopuyor 'makaka' diye. İki ayak bir pabuçta hemen yapilmaya calisiliyor. İştahı genelde iyi. Bazen kendisi bazen de birlikte yiyiyoruz.
Yemekten sonra ellerini kendisi yıkıyor veee oyun faslına devam. 
Uyku vakti yaklaştıgında odasında pijamamızı giyiyor, disimizi fircaliyor ve yatağa geciyoruzzz. Sütünü icerken benim saclarımla oynuyor. Süt bittikten sonra bana sarılıyor ben onun miss kokusunu icime cekiyorum o tatlı uykusuna dalarken. Bazen uykuya daldi sanip yanindan ayrilirken bana hoop diye sarilip geri yatiriyor beni. Yatakta da herkesin yeri belli kimse kimsenin yastiginda yatamiyor ;)
Ve bana kalan yaklasik 30-45 dakikada ben de kitap okuyorum, tv ya da internette dolaşiyorum. Ve benim de göz kapakların ağırlaştıgında bugunle birlikte bu seferlik yazı da biter...

6 Kasım 2014 Perşembe

Asrın Bora 2 yaşında 😃


Uzun süredir yazmaya heveslenip, sayfayı açıp, yazıma başlama girişimlerim oldu ama bir türlü başaramadım. 
Asrın Bora artık 2 yaşında. Bu sene doğum gününü aile arasında bir kahvaltıyla kutladık. İlk başlarda süsleme vs planlarım arasında yoktu ama günler yaklaştıkça bir şeyler yapmaya karar verdim. İş yerinde Mehtap'ın desteğiyle hasta aralarında 'ponpon'lar yaptık. 
Gelenlerin sayısı az olunca herkese Asrın Bora'nın ağzından minik notlar yazdım. Bu seneki hediyemiz de Asrın Bora'nın fotoğraflarından yaptırdığım magnet. 
Biz bize sıcak bir organizasyon oldu. Asrın Bora scooterinin uzerine bağladığımız uçan balonuyla gezdi durdu. Dayısınin hediyesi olan Arabalı pastasını çok sevdi. Mumları üfledikce ' hadi bi daha' deyip tekrar tekrar ufledi.  

Güzel günlerimiz olsun hep birlikte ...




















16 Ekim 2014 Perşembe

Şimdi okullu olduk...


Evet miniğim hızlı hızlı büyümeye devam ediyorsun. Bugün hayatındaki ilk okul günündü. Okul derken kreş şeklinde anlaşılmasın.Haftada 2 gün 2 saatlik oyun grubu bahsettiğim. Öyle olsa da benim gibi her durumda gözleri dolan bir anne için bu da yeterince duygusaldı. Bugün ben de yarım gün izin aldım. Sabah kalktık biraz yatakta keyif yaptıktan sonra kahvaltımızı edip hazirlanıp okul yoluna koyulduk. İlkdurak Çakıl'ı almaktı. Çakıl senden 4-5 ay büyük anneannenin karşı komşusunun torunu. O da kapıda hazırlanmış bizi bekliyordu. Anneanneleriniz bizi uğurladı, siz el ele tutuşup bizim önümüzde yola koyuldunuz. Seni okula gderken gormek bile beni duygulandirmaya yetti. Büyüyorsun, haftaya 2. Yaşın doluyor, zaman çok çabuk geciyor. Bu hızla geçerse bir de bakmışım üniversiteye gidiyorsun... O kadar da hızlı geçmesin doyalım birbirimize ;)
Gelelim tekrar okul macerana. Sınıfınızda 6 kişı daha var sizin yaşınızda. Çakılla birlikte gitmeniz bence çok iyi oldu. Birbirinizi görmeniz bile ikinize de guven vericek tahminimce. İlk 1 saat çok güzel gecti. Oyunlar oynadınız, resim yaptınız, fakat sonra biz Çakıl' ın annesiyle dışarda sizi beklerken bir de baktık ki sen ağlayarak beni arıyorsun. Meğer öğretmenin ' hadi annemize bir hediye yapalim' deyince sen benim olmadigimi farkedip endiselenmissin. Sonra tekrar biraz ısınma turlarıyle sınıfa geri dondun. Okul sonrası yüzün gülüyordu ve tekrar gitmek istediğini soyledin. Bakalim ilk okul maceramiz nasil devam edicek.
Atilla dedene, babana da okul fotograflarini gonderdim, dedenden gelen cevap da beni cok etkiledi bence çok guzel bir dilek aynen kopyalıyorum mesajı
'Onu çok öpüyorum vede başarılar diliyorum
Umarım mutlu saglıklı ve aranan biri olur'


'Aranan biri' ifadesi çok hoşuma gitti, yani her anlamda aranan; iyi günde aranan, kötü günde aranan, belki iş hayatında belki özel hayatta aranan...
Aranan insan olmak güzel bir amaç gerçekten bence...

İste ilk günden kareler







17 Eylül 2014 Çarşamba

Sonbahar...



Bu başlığı attığımda geçen sene eylül ayında yazdığım yazı geldi aklıma. Sonbaharın bana hissettirdiği hüzünden bahseden bir yazı yazmıştım. Yıl döndü, ve yine aylardan Eylül. Asrın Bora'nın 2. yaş gününe çok az kaldı. Her gün bizi şaşırtmaya devam ediyor. Akşamları işten eve dönüşte beni camda bekliyor ve arabadan inip ona el salladığımda inanılmaz bir mutluluk yaşıyor. Tabi ki ben de her gün eve dönerken koşa koşa gidiyorum bir an önce ona kavuşmak için. Uzaktan sevincini belli etse de eve geldiğimde ufak bir triple karşılaşıyorum. Bana illaki bi 'anne diit' diyor. 'Tamam ben gidiyim o zaman' dediğimde üzülüyor, 'hiç bi yere gidemem seni tüm gün çok özledim' deyip sarılıp öptüğümde yüzünde bir gülücük oluşuyor ama hala başı ters tarafa çevrili şekilde dursa da :)
Daha şimdiden kişiliğini belli ediyor bize, hangi ortamda nasıl davranacağını kestirmeye başladık. 
Bu aralar en sevdiği etkinlik 'LUNAPARK' :) Ben cumartesi günleri işteyken babası onu Cepa AVM önünde kurulan lunaparka götürüyor, Ahtapot, uçak ve çarpışan arabalara biniyorlar. Aralarında en sevdiği ahtapot. Evden Gençlik Parkı'ndaki dönme dolabın ışıklarını görüp 'bi daha, bi daha' diye tutturuyor.
Babası Ankara'da olmadığında artık onu çook özlüyor, kapı çaldığında 'baba' diyerek kapıya koşuyor, gece uyandığında 'baba' diye ağlıyor. Hepimizin babasının kaderi gibi Çağın'ın kaderi de oğlunu az görebilmek oldu malesef iş temposundan dolayı.
Çağın'la aralarında değişik bir bağ oldu çoğu baba-oğulda olmayan. Çağın onla çocuk olmayı başardığı için sanırım. İkisi bir araya geldiğinde evde şenlik oluyor tam anlamıyla. Cins cins oyunları var. Benim en komiğime giden Bora'nın davula vurup Çağın'ın da garip danslar yaptığı, Çağın yorulup oturduğunda Bora'nın gelip ona kızıp 'baba kalk kalk' diyip onu kaldırmaya çalıştığı oyun...
Üç tane şarkımız var sık sık söylediğimiz. Kırmızı balık, mini mini bir kuş, biz babamla çıktık bir yola... Aklına estiğinde bize istek yapıyor biz de söylüyoruz :) 
Yine aklımda kalan komik bir an ise; ben yemek yaparken mutfak çekmecesinden aldığı minik tavayı başının üzerine koyup 'simitçiii' diye bağırarak gezmesi. Camdan bakarken sokaktan geçen simitçiyi görmüş olmalı :)
Artık evin, anneanne ve dedenin ona yetmediğini görüyoruz. Arkadaş arıyor etrafında... Ben de oyun grubu, kreş arayışlarına başladım...
Her gün biraz daha büyüyor, kendini ifade ediyor...Onun gelişimini gözlerimin önünde minicik bir bebekken artık çocukluğu geçişini görebilmek bu hayattaki en güzel duygu.
Hep mutlu ol oğlum...


Ahtapotta baba oğul :)




Uçak ahtapot sonrası çok eğlendirmedi tabi :)
Düğüne gidiyoruz biiz :)

23 Temmuz 2014 Çarşamba

SuSesi TatilimizZZ...


Tatilden döneli neredeyse 3 hafta olacak fakat bir türlü fırsat bulamadım yazmaya... Çook güzel 8 gün geçirdik tatilde. Asrın Bora'nın hep gökyüzünde minicik görüp 'uçaaa, uçaa' diye bize gösterdiği uçakları havaalanında yan yana görünce oldukça şaşırmasıyla ve hayretler içerisinde bize göstermesiyle başladı tatilimiz. Uçakta beklediğimizden çok daha usluydu.

Otelimize gelince geçen seneden oteli bildiğimiz için nerelerde vakit geçireceğimiz de zaten önceden beliydi. Tekrar bu oteli seçmemizin  en önemli nedeni bence çamlar altında her daim gölge olan çim alanının bulunmasıydı. Gündüz genelde bu çimlerdeydik, kahvaltı sonrası seçtiğimiz gölgeliğe şezlonglarımızı çekiyorduk. Zaten benzer yaşlardaki çocuğu olan çoğu aile de aynı yerdeydi. Burada tam bir kommün hayatı yaşanıyordu, herkes oyuncağını ortaya koyuyor isteyen çocuk istediğiyle oynuyordu. Tabi bazen de çocuklar arasında kavga çıkmıyor değildi. Oyuncağını vermek istemeyen çocuklardan çığlık ve ağlama sesleri yükseliyordu.

Gün bizim için diğer çocuklu ailelerden daha geç başlayıp geç bitiyordu. Çoğu gün Bora bey yataktan çıkmak istemediğinden ya kahvaltıyı son dakikalarında yakalıyorduk ya da geç kahvaltıya yetişiyorduk. Kahvaltı sonrası ver elini çimler. Asrın Bora kah çıplak ayakla, kah çıplak vücutla hiç sıkılmadan çimlerde değişik arkadaşlarıyla oyun oynuyordu. Bu aralar halen favori oyuncağımız top ve araba. ver eline top ve arabasını oynasın dursun. Tabi bazen yanında illaki babasını ya da beni istiyor. Yeni komutları da 'anne/baba deeeel, otuuu,otuuu' Biz de seçilen köle kimse paşamızın emrine amade yanına gidip istediği oyunu oynuyorduk. İlk yüzme sefamız güneşin zararlı saatlerine denk geldiğinden genelde daha gölge olan havuzda oluyordu. 'Havuz bıcıbıcısı' çığlıklarıyla havuza gidiliyor veee 'cup' havuza atlanıyor. Tabiki hiç çıkmak istenmiyor, hadi şimdi duş bıcıbıcısına denerek kandırılıyor ve havuzdan çıkartılıyordu.

Çimenlik alanın hemen yanında kids club'ın olması da çok büyük avantajdı tabiki. Havuzdan çıkınca kurulanıp öğlen yemeği için kids club'a gidiyor, minik masalarda ablalar abilerle yemek yiyorduk, tabiki döke saça.
Kids club' ta bir de çocuk havuzunda minik dönen bir kaydırak vardı, Asrın Bora'yla bir deneme yaptık fakat kaydıraktan döne döne ve su yutarak inince henüz daha küçük olduğuna karar verdik :)

Yemek sonrası bazen kolay bazen de bizi zorlayan öğle uykusuna geçme vakti... Asrın Bora öğlen uykusundayken bazı günler ben de onunla siesta yaptım, Çağın da kitap okudu. Bazı günler Aqua Parkta takıldık, bir gün pompalı tüfekle atış yarışmasına katıldık.

Asrın Bora yaklaşık 2 saatlik molanın ardından tüm enerjisiyle uyanıyor, meyvesini yedikten sonra bu sefer istikamet deniz oluyordu. Deniz malesef son gün dışında çok dalgalıydı. O yüzden kumda daha çok vakit geçiriyorduk. Daha doğrusu Asrın Bora oyuncaklarını dalgalara atıyor biz de denize girip geri getiriyorduk. Kumlara oturup gelen dalgalarda devrilmeden kalmaya çalışıyorduk. Denizden çıkarken mayoma dolan kumları temizlemek için denizde ve duşta çabalarken kendi çocukluğum geldi hep aklıma, ben de bütün gün kumlarda oynayıp akşamları o kumları çıkarmak için büyük çaba sarfederdim nasıl bu kadar zor çıktıklarını anlamayıp sinirlenerek. Asrın Bora sayesinde çocukluk günlerime döndüm ben de.

Deniz sonrası dondurmamızı ya da portakal suyumuzu alıp odamıza çıkıyorduk. Banyolar yapılıyor ve akşam yemeği serüveni başlıyordu. İlk 3 gece açık büfede zorlandık açıkçası fakat sonraki geceler alacarte restoranları tercih edince daha rahattık. Amerikan, Çin, Türk ve Meksika restoranlarına gittik. Hepsi de güzeldi bence. Yemekte ya biz çocuklu bir ailenin yanını özellikle seçiyorduk ya da yanımıza çocuklu bir aile gelince seviniyorduk. Çocukların dili evrensel gerçekten. Birbirlerini hiç anlamadan saatlerce oynayabiliyorlar, birbirlerinden duydukları yabancı kelimeleri taklit ediyorlar, onları izlemek çok keyifli. Farklı ülkelerden bir sürü arkadaşı oldu Asrın Bora'nın. Genelde sarışın uzun saçlı ablalar favorisi ama:)

Yemek sonrası ise yetişebilirsek mini disco'da dans ediyorduk. Yoksa animasyonlarda en ön sırayı kapıyorduk. Bizim planımız aslında yemek sonrası Asrın Bora'yı uyutup biraz başbaşa kalmaktı fakat oğlumuz bizle yatıp bizle kalktı. Animasyonlarda tüm çocuklar en önde yere oturuyorlar, Asrın Bora'da sevdiği çocukların yanına tünüyor, onların ilgisini çekmeye çalışıyor, yemeklerinden yiyordu, zaman zamanda sahneye koşup çıkmaya çalışıyordu. Ve böylece saat gece 12 oluyor, odamıza geçip uyuyorduk. Geceleri Asrın Bora'ya bakma işini de Çağın'la dönüşümlü yapınca benim de yüküm oldukça azaldı.
Asrın Bora için gece uykusu dışında sürekli açık havada ve anne babasıyla geçirdiği bir sürü arkadaş edindiği güzel bir tatil oldu.

Bizim için de çok dinlenmek mümkün olamasa da uzun süredir ailecek bu kadar uzun süre beraber geçirdiğimiz ilk tatil oldu. Hepimiz çok mutluyduk. İyi ki gitmişiz ve iyi ki 7 gece kalmışız diyerek döndük.
Hep beraber neşe içinde geçireceğimiz nice güzel günlerimiz, tatillerimiz olur inşallah...
Babayla havuz keyfi
Bubula
Havuz sonrası mama vakti
biraz daha düz olabilseydi bu denizzzz
Birisi kuma ne yazmışşş
Kumdan kale yapalım
Anneyle havuz keyfii

24 Haziran 2014 Salı

Tatilimize çok az kaldı...

Aylar öncesinden ayarlayip, bunaldığımızda 'kaç ay kaldı' diye düşünüp motive olduğumuz tatilimize bu gunu de bitmiş kabul edersek tam 3 gün kaldı. 1 yıldır hiç tatil yapmamanın yorgunluğunu üzerimde  ciddi ciddi hissetmeye başlamıştım son 1-2 aydır. Şimdiye kadar hep uzun tatillerim olurdu yaz aylarında, aralarda da 2-3 günlük kaçamaklar fakat özel sektöre girince malesef bunlar güzel anılar olarak kaldı.
Riske atmayıp bu sene de geçen sene gidip çok memnun kaldığımız Susesi otele gidiyoruz. Umarım bu sene de aynı derecede güzel geçer. Bora geçen sene yürüyüp emeklemediği icin işimiz daha rahattı. Bu sene geçen seneye kıyasla daha zevkli vakit geçirecek olsak da daha fazla yorulacağımız da kesin;) tatil yaklaştıkça diyorum ki hemen gelmese de bu tatile gidilecek olmasinin verdigi nese, mutluluk daha uzun sürse...
Umarım sağlıkla gider geliriz.
Görüşmek üzere...

18 Haziran 2014 Çarşamba

Babalar günü

Bu sene 2. babalar gününü kutluyor Çağın. Bora'nın bakımında bana çook yardımcı oldu her zaman, yeri geldi benden daha iyi oyaladı, yorgun olduğum geceler nöbet yerini o aldı, altını değiştirmekte, beslemekte hep benim kadar hevesli ve istekli oldu. E böyle olunca da güzel bir babalar günü hediyesini haketti. Mango'da baba ve oğullar için aynı kıyafetleri yapmışlar, babalar günü öncesi indirim başladığından ikisinin de bedenini bulmak için mağaza mağaza araştırmam gerekse de sonuç da başarılı oldum. Kreasyonumuz tropik desenli gömlek, altına lacivert bermuda ve benzer tarzda ayakkabılar. Bence çok güzel oldular. Sabah güneşli balkonumuzdaki babalar günü kahvaltısı sonrası önce Fadıl dedeye sonra Atila dedeye gittik. Onlar için de geçen sene olduğu gibi Üzerinde Bora'nın fotoğrafının olduğu kupa tasarlattım. Bora'nın eline hediye kutusunu verdik ve kulağına çok gizli ve önemli bir görevmiş edasıyla 'git bunu dedene ver' dedik o da zevkle büyük bir iş yapıyormuş gibi ciddiyetle görevini yaptı dedeler de mutlu oldu :) Benim için hediye almaktan çok vermek daha mutlu edici, hediyi verdiğim kişinin gözündeki o mutluluk beni çok daha fazla mutlu ediyor. Bu yazı senin için oldu Çağın. O zamannn seni çok seviyoruz, hep yanımızda ol :)




26 Mayıs 2014 Pazartesi

Çabuk geçiyor zaman....

Bugün arkadaşlarımız Gözde ve İsmail'in minik bebekleri Doruk dünyaya geldi. Uzun, sağlıklı ve mutlu bir ömrü olur inşallah. Çok tatlı bir bebek elleri, ayakları minicik. Bu vesileyle zamanın nasıl da hızlı geçtiğini anladım. Hastanede minik Doruk'u görunce Bora'nın o hallerinin üzerinden yıllar geçmiş gibi geldi. İnsan her şeyi unutuyor malesef. Bunun üzerine iş yerine geldim açtım bilgisayarımı Bora'nın doğum fotoğraflarına baktım, o günlere geri döndüm... 
Bu yazı da biraz amaçsız gibi gözükse de okudukça oğlumun doğduğu ilk günleri bir daha hatırlamami sağlayacak...

22 Mayıs 2014 Perşembe

Günün en güzel anı

Tüm günün yorgunluğunu attığım, seninle birbirimize sarılıp sevgimizi gösterdiğimiz, benim saçlarımı okşadığın, benim seni ne kadar sevdiğimi defalarca söylediğim, her gece Allah'a seni bana verdiği için şükrettiğim uyku öncesi rituelimiz...  Evet günün o anını bu hayattaki hiçbir şeye değişmem sanırım... Yaklasık 1-2 aydır uykun gelince bana gelip mama istiosun ve beraber yataga gidip sarılıp uyuyoruz. Doktorlara gore bu çok yanlış bir davranış olsa da o kadar keyif verici ki babanın da eleştirilerine rağmen ben pişman degilim buna alışmana. Zaten biraz büyüdüğünde istesek de yapamayacağımız şeylerin tadını neden çıkartmayalım?

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Samsun Ziyareti...

19 Mayıs Pazartesi'ye gelince biz de bunu fırsat bilip Samsun için bir minik kaçamak yapalım dedik.
Cuma günü iş çıkışı hemen yola çıktık, Bora bütün gün uyumayınca arabaya biner binmez uyudu ve yolun yarısında uyumaya devam etti :) Akşam 9-9:30 gibi Samsun'daydık . Nermin babaannen bize güzel bir oda hazırlamış. Sarı renkli duvarlara Nasrettin Hocalı duvar stickerları yapıştırmış, her yer balonlar, toplar oyuncaklarla doluydu. Bora'ya minik bir dolap ayarlayıp içine de aldığı cicileri asmış. Bora eve girince çook mutlu oldun :) Hangi oyuncağa ilgi göstereceğini şaşırdı. Etrafında her dediğini yapan 2 dadın vardı üç gün boyunca (Hülya ve Nermin)

İsimlerini öğrenip onlara sesleniyor onların da çok hoşuna gidiyor. Bu aralar bana acayip düşkün hep benimle olmayı istiyor (tabi ortamda deden yoksa:)) hep 'annii,annii' deyi beni arıyor, her yere benle gitmek istiyor. Bu da benim çok hoşuma gidiyor tabiki. Çok güzel üç gün geçirdik. Oyuncaklarınla oynadı,  deniz kenarındaki parkta vakit geçirdi, Neşem'le tanıştı... Biz de Bora'yla olunca çok güzel vakit geçirdik tabiki, uzun zamandır üç gün beraber olmamıştık. 

Şimdi ben işe geldim, sen uyuyordun ben evden çıkarken meleğim.Gözünü açınca yine anneni arayacaksın ama ben yanında olamayacağım :((

Kelime hazinen zenginleşti:
Kamyon: Bıdıbıdıbıdaa
Pilav: Pilaaa
Nermin: Ne-mii
Hülya: Hüü-yaa
Ayran: Ayla
Babaanne: Hattebaba
Ekmek: Ekmii

Bu arada tatil öncesi Çağın'ın doğum günü vardı ona Bora'yla süprizler hazırladık. Tahmin etmediği zamanlarda senin eline hediye paketlerini tutuşturup Bora'ya'Git bunu babana ver' diyordum. O dadheyecanla babasınakoşup 'Ba-ba' diyip paketi uzatıyor. Bu aralar bizim kulağına eğilip şunu yap dediğimiz şeyleri yapmaya bayılıyor ;) 


1 Mayıs 2014 Perşembe

Sinek

En son yazımdan 1-2 gün sonra Bora bana ilk kez 'Anne' demeye başladı. Sanki unutmamamız için bloguma yazmamı bekledi de sonra bombasını patlattı :) Ama bazen kargaşa olmuyor değil hani bi 'hatte' bi 'anne' şeklinde seslendiği de oluyor ardarda.Anneannesine 'nene' derdi eskiden şimdi çok tatlı bir şekilde 'annanne' diyor hepimizin tebessümüne sebep oluyor... Taklit yönü çok baskın özellikle Çağın ne yaparsa onu takip edip o da aynısını yapıyor. Tüm hayvanları çık sevmesine rağmen tek korktuğu hayvan 'sine' Evet sinekten inanılmaz korkuyor. Etrafta minik de olsa sinek gördüğünde önce bir ciddileşip onu takip ediyor sonra da başlıyo sineği gösterip hzuursuzlanıp hatta ağlamaya... Bora'yı  dize getiren tek şey 'SİNEK' :))
Geçen pazar Fenerbahçe'nin şampiyonluğu dolayısıyla evde bir bayram havası vardı baba-oğul formaları çekip fener marşında dans ettiler :) ben de kameramanlıklarını yaptım. Şu anda yanımda 'life is good' demeye çalışıyor. Day iy bu' Boraca 'life is good' demek:)
Benle oynamak içim tüm oyuncaklarını buraya bilgisayarın üzerine koyduğu için bu yazı böyle biter:) 





20 Nisan 2014 Pazar

Hat-teeee



Evet o benim... Asrın Bora inatla bana 'hat-te' diye hitap ediyor. Ben anne dedikce o doğru söylediğine inanarak hat-te diye cevap veriyor. Gün geçtikce hızla büyüyor, artık kişiliğini, nelere kızdiğini bize belli ediyor. Mesela aldığımız kamyonun uzerine top, oyincak vs koyarsak sinirlenerek onu geri koyuyor. 
Sürüyerek dolaştırabildiği oyuncaklar en favori oyuncakları. Helin teyzesinin aldığı köpek, kamyonu, anneannesinde de sarı arabası ve arı bız bız. Kendisi eline birini alıyor diğerini de bize getirip tutmamizi istiyor, sonra ver elini evin değişik odaları.... Bora önde biz arkada geziyoruz. Hele bir kaytarmaya çalışalım ara sıra arkasını dönüp yokluyor bizi, yapmazsak sinirlenip yanımıza geliyor ve oyuncağın ipini bize tekrar uzatıyor.
Kitap okumaya da bayılıyor, kitabın üzerindeki resimleri işaret parmağıyle gösterip bizden isimlerini söylememizi istiyor ;) 
 
Uçak dedigimizde ellerini havaya göturup uçar gibi yapiyor.
 
Arabaya 'aaaba' diyor.
 
Zil, çorap, telefon, gemi, top, tren... Kelime hazinesi gelişiyor her geçen gün. 
 
Hayvanlara hep ilgisi var zaten çoğunun çıkarttığı sesi öğrendi diyebiliriz.
 
Dans, dans, dans... En sevdiği aktivitelerden hala. Müzik çaların başina gidip muzik acmamizi istiyor. Babasının ögrettigi figurlerle çılgınca dans ediyor. 
 
Baban uçakla gelicekmis dedigimde hemen pencereye koşup gokyuzune bakıyor, salon camından araba ve otobüs izlemeye bayılıyor. 
 
Gece yatmadan önce yaptığımız aktiviteler arasına 'diş fırçalamak' da eklendi. Sana 'dişlerini fırçaladın mı' die sordugumda hemen lavaboya dis fircalarina gidiosun. Beraber fircaliyoruz, isin bitince fircayi bana geri uzatiyosun ;)
 
Havalar ısınıyor artık parkta daha uzun süre geçirebileceksin, kışın sadece senin olduğun park artık arkadaşlarınla dolmaya başladı. Dedenle her öğlen parka gitmeye devam ediyorsun. Parkta arkadaşların varmış dedenin anlattığina göre...
Günler uzadı artık akşamları da iş çıkışı seni dışarı çıkartmak planlarim arasinda.
 
Bana olan bağlılığın her geçen gün artıyor. İlginç de bir tespit ama evin icerisinde anneci, dışarda babacısın.
 
Apartmandaki merdivenleri kendin çıkıyorsun artık. Biz aman dengeni kaybedersin diye çaktırmadan kapşonundan turup arkanda bekliyoruz ; ama dönüp onu da kontrol ediyorsun. Tuttuğumuzu anladığında arkana dönüp bize kızıyorsun.
Evimizin neşesisin, bizim bitanemizsin. Seni çok seviyoruz canım oğlum.

En sevdiğin oyuncaklarından
Nene- Dede Sevgisi



  





Diş Fırçalama seansları





Bu akşam Beşiktaşlıyız :)

21 Şubat 2014 Cuma

Başlıksız olsun bu yazı da...

Haftasonlarını artık üçümüz de iple çeker olduk. Hafta içi Çağın evini ve Asrın Bora'yla beni, biz onu, Asrın Borayla da biz birbirimizi özlediğimizden haftasonları tam bir aile buluşması yaşanıyor. Ben çalıştığım Cumartesileri onlara saat 14'te katılıyorum, ben gelene kadar onlar geç vakte kadar uyumuş, yatak keyfi yapmış ve güne daha yeni başlamış oluyorlar; bense onca hastanın ardından biraz yorgun olsam da onları görünce yorgunluğumdan eser kalmıyor.
Bu haftasonu da onlardan birisiydi. Cumartesi günü Gordion AVM'deki Yeni Türkü konserine tesadüfen denk geldik. Asrın Bora'nın bu 3. konseri olmasına rağmen ilk kez bu kadar bilinçli olduğundan başlarda insanların alkışlarından biraz ürkse de kısa zamanda şarkılara çığlık ve alkışlarla eşlik eder oldu.
Konser sonrası da çocuklar icin yapilmis oyun salonuna gittik. Çağın ile ben bir hevesle hemen kart aldık ve Bora'yi hepsine bindirmeye çalıştık fakat Bora çoğundan korktu diyebiliriz ;) henüz o kadar büyümedi sanırım. 
2 haftadır pazar günleri arkadaşlarımızla Eymir'e gittik, açık havada yürüyüş sonrası yenen yemek hepimize iyi geldi;)
Bu aralar işten eve geldiğimde beni özlediğini çok güzel belli ediyor, bana sarılıyor, saçlarımıbsevuyor ve öpüyor😃 Annelik her geçen gün daha da keyifleniyor... 
Artık beni istediği oyunlara dahil ediyor, eğer oyun sırasında istediğini yapmazsam bana ciddi bir şekilde kızıyor ;)
Geceleri saçımı okşayarak uyuyor ama hala sık sık uyanıyor...
Babasını hafta içleri çook özlüyor, çerçevelerdeki fotoğrafları alıyor "babaa" deyip öpüyor...

30 Ocak 2014 Perşembe

Hasta arası kaçamak :)

Bugün nedenini anlamasak da hastanede neredeyse hiç hasta yok. Bundan şikayetçi miyizzz? HAYIIR :)

Arada böyle dinlenmek iyi geliyor insana hele de evde Asrın Bora gibi bir mesai sizi bekliyorsa. İş aslında benim için bir dinlenme ortamı oluyor. Her ne kadar burada da hiç boş oturamasam da yine de tüm gün evde durmaktan daha az yorucu olduğu kesin...

Bu aralar yıllardır düşünüp hep ertelediğim bir girişimcilik fikrimle ilgileniyorum: Zeytinyağı.
Annemin yıllardır yaptığı bir iş aslında bu ama artık biraz da genç eli değsin istedik... İşe önce isim bulmakla başladık bir anda aklıma gelen 'TİRİLYE'DEN' çok içimize sindi. Sonrasında logo tasarlama aşamasında Çok Harika İşler 'in sahibesi canım arkadaşım Özlem imdada yetişti ve çok güzel bir logo tasarladı. Ben de şişe siparişi, etiketlerin basımı, yapıştırılması, şişeleme, kapaklama ile ilgilendim. Bu arada Çağın'ın motivasyon ve desteğiyle de bir facebook grubu oluşturarak maceramıza başladık. İnsan böyle işi dışındaki farklı alanlarla ilgilendikçe sanki daha enerjik mi oluyor? Benim gibi satış yönü düşük ve insanlardan para alma konusunda son derece beceriksiz bir kişi ticarette ne kadar başarılı olur emin olmasam da Çağın'ın desteğiyle bir de bakmışız işler ilerlemiş. Logo ve şişelerimiz de aşağıda ....







18 Ocak 2014 Cumartesi

Kongre molası


En son kongreye gidiş tarihim Haziran 2012. Aman Allah'ım bilimsel ortamdan gerçekten çok uzak kalmışım. İmplantoloji kongresi için iki gündür İstanbul'daydım. Benim için oldukça yararlı geçtiğini söyleyebilirim. İtiraf etmeliyim ki hayatımda ilk kez bir kongredeki sunumları baştan sona izledim. Belki de uzun süredir katılmadığımdan bilmiyorum ama ufkumu genişlettiğini düşünüyorum. Kongre Four Season Bosphorus oteldeydi. Otelin yeri mükemmeldi, yemekler süperdi, hava da şansımıza Ocak ayında olmamıza rağmen güneşli olunca değmeyin keyfimize. Sunum aralarında çaylarımızı alıp boğaz manzarası ve deniz havasının keyfini çıkarttık. Bora anneannesi ve dedesiyle kaldı tabiki. Çağın da iş toplantısı icn Belgrad'da olunca yavrumuz hem annesiz hem de babasız kaldı 3 gün. Şu an dönüş yolunda Starbucks' ta prizin yanında bir yandan telefonumu şarj ederken yazıyorum... Ara sıra böyle her şeyden kaçmak bilimsel amaçla da olsa iyi geliyor insana...
Aralarda yaptığımız keyif kaçamaklarından 2 kare...